Sadık Yalsızuçanlar
İnisiyatik geleneğin modern zamanlarda en saf ve katışıksız adlarından biri merhume Samiha Ayverdi'dir. O geleneğin günümüzde gürbüz ve bereketli bir damarına mensubiyeti olduğu gibi, ömrü boyunca elinden düşmeyen kalemiyle onlarca esere de imza atmış ve eserlerinin çoğunda tasavvufi neşve dile gelmiştir. O'nun oldukça zengin manevi ve zihinsel yaşamı içerisinde Yusufçuk'un ayrı bir değeri vardır. Yusufçuk, modern Türk Edebiyatı'nda dili ve dünyası bakımından yekta bir eserdir. İlk basımı 1946 yılında yapılmış olan Yusufçuk'ta, yazarın 'mesel' olarak niteleyebileceğimiz kısa öyküleri yer almaktadır.
Ayverdi, Kenan Rıfai'ye intisaplı ve O'ndan sonra da bir nevi postnişin olarak cemaatin 'anne'si olmuş, roman, hikaye, deneme, araştırma, sohbet, geziyazısı ve günce türlerinden pek çok kitap yazmış velut bir sanatkar. Rıfailiğin bir kolu olan bu geleneğin her ne kadar Ahmed-i Rufai hazretleriyle silsile bağı varsa da, Kenan Rıfai hazretleri aralarında Şeyh-i Ekber de olmak üzere bütün bir irfan geleneğinden beslenmiştir. Yusufçuk, günümüzde tasavvufi neşveyle yazılmış, mecaz ve mazmun dünyasıyla, diliyle, kurgusuyla, tarz-ı beyanıyla sufiyane denilebilecek bir metinler toplamıdır. Kısa, açıkuçlu, trajiği olmayan, dramatik bir kurguyla ilgisi bulunmayan bu mesellerin ilkine Ayverdi, Feta'nın ilk olarak karşısına 'kainat kitabı'nı çıkardığını, açtığını ve 'Oku!' dediğini söyleyerek girer. Kitaptaki meseller boyunca, Yazar kainat kitabının sayfalarını okumaktadır. Her kıssa, bu kitaptan bir sayfa, bir cümle, bir kelime gibidir.






“(Türkiye"de) ikinci kalışımda, yeni arkadaşlar, Türk kültürünün başka bir kısmına, Türk tasavvufunun en iyi geleneklerine ulaşmama yardım ettiler. Üst üste gecelerini sessiz meditasyon ile geçiren başarılı iş adamları vardı, ve mutasavvıfar ve yazarlar arasında önde gelen bir isim olan Sâmiha Ayverdi vardı, geleneksel hayatın yüceltildiği pek çok kitap ve makalenin yazarı. Onun evinde Osmanlı Türkiye'sinin kültürü ile tanıştırıldım, ayrıca o ve ailesi İslâmî güzel sanatların ve özellikle hattın sonsuz güzelliğine gözlerimi açtılar. Boğazın üzerinde gökyüzü gül bulutları ile kaplıymış gibi görünürken, uzun ve akıcı cümlelerle yaptığı sohbetlerini dinlemeyi çok sevdim. Bir kaç hafta önce, Mart 1993"te, narin ellerini son defa öptüğümden üç gün sonra, Ramazan Bayramı arefesinde öteki dünyaya göç etti.”
Işıklı Hayatlar Nihad Sami Banarlı - Ekrem Hakkı Ayverdi - Samiha Ayverdi