• Mütefekkir ve Mutasavvıf Yazar

  • Ölçün doğruluk olsun, aleyhinde dahi olsa doğruyu söylemekten çekinme.

  • Sâmiha Ayverdi

  • Sâmiha Ayverdi

  • Haksız olduğun bir mes’elede, haklı olduğuna kendini inandırmaya çalışma.

Copyright 2024 - fakir@fenomen.org

SÂMİHA AYVERDİ KİMDİR?

Hazırlayan: E. Seval YARDIM

“Handır bu gönlüm, ya misafirhane… Derd konuklar, derman konuklar, hayâl konuklar, melâl konuklar; mümkün konuklar, muhal konuklar. Hele hasret, hiç çıkmaz ordan, çıkmaz ordan. Handır bu gönüm yıkık dökük… Fakir konuklar, zengin konuklar, âlim konuklar, câhil konuklar; gelen konuklar, geçen konuklar. Hele bir hancı vardır hiç çıkmaz ordan, çıkmaz ordan…”

Sâmiha Ayverdi, 1905 yılında İstanbul’da Mediha Hanım ve Miralay İsmail Hakkı Bey’in kızı olarak dünyaya geldi. Ekrem Hakkı adında bir de oğulları olan aile kızlarına “eli açık, cömert” anlamına gelen “sâmiha” adını verdi. Sâmiha Ayverdi’nin çocukluğu kışları Şehzadebaşı semtindeki evlerinde ve annesinin amcası olan dönemin Maliye Nazırı İbrahim Efendi’nin konağında, yazları ise Çamlıca’daki köşklerinde geçti. Eğitimine beş yaşında iken mahalle mektebine giderek başladı. Daha sonra Süleymaniye İnas Numune Mektebi’ne devam etti ve 1921 yılında mezun oldu. Sonraki eğitimi husûsidir. İyi derecede Fransızca bilen ve keman çalabilenAyverdi’nin bir kızı ve iki torunu vardır.

Sâmiha Ayverdi ilk kitabını 1938 yılında yazar. Kırktan fazla eseri olan Ayverdi roman ve hikaye yazarak başladığı edebî hayatına tarihi ve sosyal içerikli biyografi, hatıra, mektup, makale türünde eserlerle devam eder. Edebiyat araştırmacılarına göre bir yazarın eserleri onun hayatının yansımasıdır. Sâmiha Ayverdi’nin de eserlerinde, kaynağını yazarın hayatından alan üç ana konu vardır: “Tasavvuf, tarih şuuru ve medeniyet inşası, İstanbul”.

 Ayverdi’nin II. Meşrutiyet’ten başlayarak Osmanlı Devleti’nin son yıllarında yaşaması, Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyetin ilânı gibi tarihimizin çok önemli olaylarına genç yaşlarında tanıklık etmesi, tarih ve medeniyet konularını çağdaşı olan Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Nihad Sami Banarlı gibi onun da gündemine taşımıştır. Türk edebiyatında bir çok yazarın anlattığı İstanbul, eserlerinin içinde o kadar önemli bir yer tutar ki bu ona “İstanbul yazarı” olma sıfatını kazandırır. Ancak Ayverdi’nin devrindeki diğer yazarlardan ayrılan çok önemli bir tarafı vardır. O da özellikle ilk sekiz kitabının ana konusu olan, diğer kitaplarında da dünya görüşü ve hayat algılayışı olarak ortaya çıkan tasavvuf düşüncesidir. 1940’larda Edebiyat Âlemi dergisinde kendisiyle yapılan bir röportajda Şimdi neler okuyorsunuz?” sorusuna: “Yine Mesnevî…Ve Divan-ı Kebir…Ve her şey…” diye cevap verir. Yani Sâmiha AyverdiMevlâna’nın eserlerini çok okumuş, onu Hocası Kenan Büyükaksoy’un rehberliğinde anlamaya ve yorumlamaya çalışmıştır. Bu nedenle de onun için tasavvuf düşüncesi bir hayat tarzı olmuştur.

Hakkında çeşitli doktora ve yüksek lisans tezleri yapılan Sâmiha Ayverdi’nin dili ve üslûbunun mükemmelliği, Türkçe’nin ve İstanbul Türkçesi’nin en güzel örnekleri olduğu, edebiyat tarihi açısından da ortaya konmuştur.

Aşk Budur, Batmayan Gün, İnsan ve Şeytan, Son Menzil, Yaşayan Ölü, Yolcu Nereye Gidiyorsun?, Mabette Bir Gece, Mesih Paşa İmamı,Rahmet Kapısı, Bağ Bozumu, Hey Gidi Günler Hey, Ah Tuna Vah Tuna, Küplücedeki Köşk, İbrahim Efendi Konağı, İstanbul Geceleri, Âbide Şahsiyetler, Dost, Hancı, Edebî ve Manevî Dünyası İçinde Fatih, Boğaziçi’nde Tarih, Türk Tarihinde Osmanlı Asırları, İki Aşina, Ermeni Meselesi, Misyonerlik Karşısında Türkiye, Maarif Davamız ve daha pek çok eser Bazıları İngilizce, Arapça, Azeri Türkçesine tercüme edilen bu kitaplar yazarın çevresinde çoğunluğu üniversite öğrencilerinden oluşan geniş bir kitle oluşmasını sağlamış, bu gençler zamanla entelektüel bir zümre haline gelmiştir. Eserleriyle genç kuşakların yetişmesini sağladığı için şair Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, yazarı şu mısralarla anlatır:

“Bir anne ki muhterem anneler âleminden
Elli yıl nesilleri emzirdi kaleminden”

Ayverdi, kültür hayatımıza sadece kitaplarıyla değil yaptıklarıyla da hizmet etmiştir. Mevlâna ve Yunus Emre gibi evrensel nitelikte iki insanı, genç nesillerin tanıması ve anlaması yolunda ilk adımları atan kişi o olmuştur. Konya’da daha sonra çok şöhret bulacak olan Şeb-i Arus Merasimleri yani Mevlâna’yı Anma Törenleri ilk defa 1954’te Sâmiha Ayverdi’nin öncülüğünde başlatılmıştır. Yeni Doğuş Cemiyetiisimli bir derneğin kuruluşuna öncülük etmiştir. Bu dernek, halk âşıklarına ulaşarak derlemeler yapmış, kasetler hazırlatmış, böylece Yunus Emre’nin şiirleri ve ilâhileri yayınlanmıştır. Ayrıca yine bu dernek tarafından düzenlenen konferans ve konserlerle Türk edebiyatının bu büyük mutasavvıf- şairi gençlere tanıtılmıştır.

Onun bir başka yönü çevresine olan duyarlılığıdır. Yaşadığı semtte düzensiz imar faaliyetleri sebebiyle ağaçların kesilmesini ve caddenin bir çöle benzemesini kabul edemeyen yazar, Fatih’te İtfaiye Durağından Edirnekapı’ya kadar devam eden Fevzipaşa Caddesindeki ve yine bugün Fatih’ te Koyunbaba Parkı olarak bilinen alandaki ağaçları diktirmiş, çevresindeki gençlerle ve esnafla beraber bakımını yaptırmıştır.

Bunların dışında AyverdiKubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı’nın kurucu üyesidir. İstanbul Fetih Cemiyeti, Yahya Kemal Enstitüsü, Türk Kadınları Kültür Derneği gibi kuruluşlarda da aktif rol üstlenmiştir. Kendisine pek çok da ödül verilmiştir:

*1988’de“Hey Gidi Günler Hey” adlı hatıra kitabına Türkiye Yazarlar Birliği tarafından verilen “Yılın Dil Ödülü”
*1990 senesinde Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu’nun verdiği “Üstün Hizmet Şükran Beratı”
*1992, yıkında Türkiye İlim ve Sanat Eserleri Sahipler Birliği tarafından verilen “Üstün Hizmet Ödülü” bunlardan bazılarıdır.

Sâmiha Ayverdi, 1993 yılının 22 Mart’ında Fatih’te yaşadığı evinde vefat etmiştir. Kabri Merkez Efendi Kabristanı’ndadır. Bütün hayatı boyunca vatanı ve onun değerleri için bir anne fedakarlığı ile çalıştığından çevresindeki her yaştan insan ona “Sâmiha Anne” demiştir ve gerçekten “eli açık, cömert” anlamına gelen adının yansıması olan bir hayat yaşamıştır.

“Tükenmez borcum var bu alem halkına verdikçe daha ver daha ver diyorlar. 
Sorarsan borcumu şu cihan halkına yavuzu yahşiyi sevmektir diyorlar.”

http://www.samihaayverdial.k12.tr/sayfa.asp?KategoriNo=8

f t g m